Sporexpress
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Sporexpress Forum!
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap
En son konular
» vitamin fish oil
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Çarş. Ağus. 03, 2011 10:46 pm

» Nortriptyline Tablets
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Çarş. Ağus. 03, 2011 7:22 pm

» Metformin, such beginning plant-derived
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Çarş. Ağus. 03, 2011 11:47 am

» fish oil salmon
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Salı Ağus. 02, 2011 5:43 am

» online casino ipad
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Salı Ağus. 02, 2011 3:39 am

» гинекология болезни
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Paz Tem. 31, 2011 10:45 pm

» Stop Nausea From Pain Medication
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Paz Tem. 31, 2011 2:41 pm

» Продвижение неизбежно
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Cuma Tem. 29, 2011 7:11 am

» generic cialis canada
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Perş. Tem. 28, 2011 10:18 am

» Street Drugs And Pregnant Women
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Misafir Perş. Tem. 28, 2011 10:04 am

» Osmanlı Cumhuriyeti (2008)
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından pc_student Salı Ocak 27, 2009 8:14 pm

» Filistin sorunu
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından Admin Paz Ocak 18, 2009 4:19 pm

» Manchester City çıldırmış olmalı!
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından AsKsiz_PrenS Çarş. Ocak 14, 2009 6:32 pm

» Yılın futbolcusu Ronaldo!
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından AsKsiz_PrenS Salı Ocak 13, 2009 8:21 pm

» Iniesta'ya 42 milyon Euro!
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından AsKsiz_PrenS Salı Ocak 13, 2009 8:19 pm

» Cimbom 3. oldu
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından AsKsiz_PrenS Salı Ocak 13, 2009 8:11 pm

» Herşey yalanmı
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından yüzüklerin_efendileri C.tesi Ocak 10, 2009 11:16 pm

» Cisimleri havada tutmanın yolu bulundu
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından yüzüklerin_efendileri C.tesi Ocak 10, 2009 11:10 pm

» HAMAS ONU BEKLİYOR
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından sertan C.tesi Ocak 10, 2009 6:04 pm

» 110 FİLİSTİNLİYİ BİR EVE YERLEŞTİRİP BOMBALADILAR
Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimetarafından sertan C.tesi Ocak 10, 2009 6:03 pm


 

 Gazze Şeridi'nde Durum

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
pcpc
Aktif Kullanıcı
Aktif Kullanıcı
pcpc


Mesaj Sayısı : 111
Yaş : 33
Teşekkür et : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script>
Kayıt tarihi : 13/12/08

Gönder
Online:
Gazze Şeridi'nde Durum Img_left0/0Gazze Şeridi'nde Durum Empty_bar_bleue  (0/0)

Gazze Şeridi'nde Durum Empty
MesajKonu: Gazze Şeridi'nde Durum   Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimePerş. Ocak 08, 2009 9:42 pm

Ömer Madra: Yeni yıla berbat haberlerle girdik. Filistin’le başlayalım, bir de iyi tarafları olan bir TRT Şeş konusu var. Vaktimiz kaldığı oranda girebiliriz.

Ahmet İnsel: Geçen hafta program yaparken İsrail’in Gazze’ye saldırısı daha yeni başlamıştı ve daha kara harekâtı henüz başlamamıştı, o gün yaptığımız değerlendirmelerde, kara harekâtının, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah karşısında büyük bir yenilgi olarak yaşadığı olaydan dersler çıkartılarak yapılacağı idi. O gün kara harekâtı yapılması ihtimali zayıf gibi gözüküyordu. Şimdi de İsrail’in kara harekâtında, şehirde, sokaklarda göğüs göğüse bir çatışma yerine, Gazze’yi 3’e bölme stratejisi izlendiğini görüyoruz. Kuzeyde Gazze kentinin etrafını izole etmek, Gazze’nin kuzeyinden güneyine giden anayolu, Selahattin yolunu denetim altına almak, bir de esas olarak Mısır sınırını izole edip, Mısır’la ilişki sağlayan tünelleri işlevsiz hale getirmek. Şimdiki durum bu. Kara harekâtı nedeniyle ölü sayısı çok yüksek değil, ama bombalamalar devam ediyor ve esas ölü ve yaralılar bombalamalar nedeniyle ortaya çıkıyor. Bugün itibariyle değerlendirme yapıldığında, Batı Şeria’da bulunan gözlemcilerin söyledikleri şu: Batı Şeria’da ve Gazze’de de Filistinlilerin Hamas’a olan desteğinin çok artmış olması.

Yani El Fetih ve Mahmut Abbas’ın Filistin halkı nezdindeki kredisi neredeyse bütünüyle kaybolmuş durumda, Batı Şeria’da da böyle, Gazze’de haliyle daha fazla. Dikkat edilirse Hamas ılımlı bir tepki veriyor İsrail’in saldırısına karşı, -siyasi anlamda diyorum, Batı Şeria’da büyük yürüyüşler düzenlemedi, fazla sokak gösterisi yapmıyor, belki yapma imkânı da yok, ama bunun sadece imkânla bağlantılı olmadığı kanaatindeyim. Olayların gelişiminin kendisi açısından olgunlaştırıcı ve güçlendirici bir yönde devam ettiği kanısında zannediyorum. Nasıl? El Fetih’i, artık Filistin hareketinin ana örgütü, en güçlü, en prestijli, tarihi örgüt olmak konumundan çıkartıp, kendisini bunun merkezine oturtarak. El Fetih ise tabii ki bunun farkında, Mahmut Abbas iki gün önce çok açık bir şekilde kendisi söyledi, “İsrail Hamas’ı Gazze’de yok etse dahi ben bunun arkasından Gazze’ye gitmem” dedi. Yani Gazze’yi İsrail tanklarının gölgesinde almam” dedi. Böyle diyor, ama tabii, bir müddet sonra bunun unutulacağı ve Hamas’ın yerine yine Gazze’nin kontrolünü ele alabilecekleri umudunu besleyen El Fetih yöneticileri de var. Ama resmi olarak El Fetih’in Hamas’la beraber dayanışma içinde mücadele vermesi gerektiğini resmen talep etti. Buna karşılık, Filistin yönetiminin Batı Şeria’daki hapishanelerde tutuklu bulunan Hamas militanlarını serbest bırakma talebi henüz karşılanmadı. Yani aslında bir İsrail-Hamas çatışması var, ama diğer taraftan bunun altında bir de Hamas-El Fetih çatışması da var.

ÖM: Ama bir genel bütünleşmeden, birlikte hareket etme yönünde de bazı eğilimlerden bahsediliyordu, mesela El Cezire televizyonunda yanılmıyorsam.

Aİ: Evet biraz evvel dediğim gibi, El Fetih yönetimi bütün militanlarına çağrıda bulundu resmen, Hamas’la beraber işgalci ve saldırgan İsrail ordusuna karşı direnişe çağırdı ve Hamas’ın yanında yer almaya çağırdı resmi olarak.

ÖM: Halbuki başta Mahmud Abbas “bütün suç Hamas’ındır” gibi, çok önemli bir gaf sayılabilecek bir şey söylemişti, ondan geri döndü sonra.

Aİ: Tam “bütün suç” dememişti, “suçun önemli bir bölümünü de Hamas’ta aramak gerekir” gibi bir şey söylemişti, Hamas’ın ateşkesi uzatmaması, ateşkes görüşmelerini uzatmaması nedeniyle.

ÖM: Ama o da doğru değil.

Aİ: Evet, burada rivayet muhtelif. O bölgeden gelen istatistiki bilgilere baktığımızda, ateşkesin başladığı tarih olan Haziran 2008 ile 4 Kasım 2008 arasında Gazze’den İsrail tarafına 20 civarında füze ve havan atışı yapılmış. Yalnız bu 20 tane füze ve havan atışının hemen hemen hiçbiri İsrail topraklarına düşmemiş, 8 tanesi de Gazze şeridine düşmüş.

ÖM: Bir de Falk’ın incelemelerinden birinde rastladım Znet’te, ilginç birşey söylüyor; “isteseydi bile Hamas’ın tümünü kontrol etmesi zaten söz konusu değildi, mesela El Aksa Şehitler Tugayı gibi başka kuruluşların saldırılarını önleyemezdi” diyor.

Aİ: Tabii, zaten sadece Hamas kaynaklı değil, İslami Cihad da Hamas’a rakip bir örgüt Gazze Şeridi’nde. 20 civarında roket atışı olmuş, ama bunların hemen hemen hiçbiri İsrail topraklarına düşmemiş fakat 4 Kasım’dan sonra, İsrail’in bir tünele yaptığı saldırı ve 5 Hamas askerinin öldürülmesinin ardından, 200 civarında füze ve havan topu ateşi var. İlk roket ne zaman atıldı? Yani Gazze Şeridi’nden bu roket savaşı, füze ve havan ateşi ne zaman başladı? İnsanlar, İsrail 2005’te bölgeyi boşalttı, ondan sonra başladı sanıyor, hayır tam tersine, ilk füze Gazze Şeridi’nden İsrail topraklarına 2001 başında yollanmış. İkinci İntifada’nın başlaması Eylül 2000’dir, ondan 4-5 ay sonra ilk füze yollanmış, çok basit füzeler bunlar tabii, Kassam füzeleri denen ev yapımı füzeler. Ondan sonra artmış, mesela 2004’te 281 füze ve 250 havan ateşi olmuş Gazze Şeridi’nden İsrail topraklarına. Gazze Şeridi İsrail’in işgalindeyken başlamış olan bir şey zaten bu.

ÖM: Bu da çok önemli bir nokta.

Aİ: Ondan sonra İsrail çekildikten sonra, 2006 yılında zirve noktasına ulaşmış, 946 havan ve füze saldırısı olmuş. Fakat 2007 ve 2008’de, özellikle Hamas’ın giderek Gazze’de yönetime hakim olmaya başlamasıyla beraber azalmış. Zaten çoğu gazetecinin söylediği bir şey var; Hamas Gazze Şeridi’ni yönetmeye başladıktan sonra, anarşik ortam ve güvensizlik ortamı, para için adam kaçırmalar, sokak güvensizliği, banka soygunları falan çok azalmış.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
pcpc
Aktif Kullanıcı
Aktif Kullanıcı
pcpc


Mesaj Sayısı : 111
Yaş : 33
Teşekkür et : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script>
Kayıt tarihi : 13/12/08

Gönder
Online:
Gazze Şeridi'nde Durum Img_left0/0Gazze Şeridi'nde Durum Empty_bar_bleue  (0/0)

Gazze Şeridi'nde Durum Empty
MesajKonu: Devam ediyoruz   Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimePerş. Ocak 08, 2009 9:43 pm

ÖM: Hatta durma noktasına gelmiş.

Aİ: Evet. 2006’da pik noktasına ulaşıyor füze ve havan atışları. 2007 ve 2008’de çok düşüyor. 2001’den 2008’e kadar Gazze şeridinden İsrail topraklarına yapılan füze ve havan atışlarından ölen İsrailli sayısı 20 civarında, 22 diyor kimisi. Tabii ki 1 kişinin bile ölmesi üzücüdür, ama 2006’da İsrail’in Gazze’ye saldırısında, 300 kişi ölmüştü. Bu Gazze saldırısı Hizbullah’ın İsrail’e saldırmasına neden olmuştu ve İsrail’in Hizbullah karşısında yenilgiye uğradığı Lübnan savaşı başlamıştı. Dolayısıyla burada ciddi bir orantısız güç kullanımı var; yani bir ölüye karşılık öbür tarafta 300 ölü.Çlülerin sayısı üzerinden denklem yapmak elbette yanlış, ama gördüğümüz bir şey var ki, İsrail 2005’e kadar Gazze Şeridi’ndeydi, Gazze Şeridi işgal altındaydı, askeri olarak Gazze Şeridi’nde kendisi polis gücünü oluşturuyordu. Burada roket atışlarını engelleyemedi, bu roket atışları elbette İsrail’in Gazze Şeridi’ne yakın kentlerinde, aşağı yukarı yarım milyon insanı ilgilendiren çok ciddi bir endişe kaynağı. Milliyetçilik burada ortaya çıkıyor. İşçi Partisi’nin başkanı Ehud Barak’ın bir sözü var 17 Nisan’da söylediği, -Ehud Barak biliyorsunuz hükümette.

ÖM: Savunma bakanı şu anda.

Aİ: Evet. Gazze’de 2006’dan itibaren de İsrail artan bir ambargo uyguladı, zaten Hamas’ın da saldırılarının esas nedeni ambargoydu, ambargonun kaldırılmasını talep ediyorlardı. Çünkü ambargo Gazze’yi, dün Mete Çubukçu’nun NTV’de gözleri yaşararak anlattığı gibi, yaşanamaz hale getirdi. Ama bu ambargodan önce de Gazze çok zor durumdaydı. İsrail elbette Gazze’de insanların açlıktan ölmesine izin vermiyordu, ama açlıktan ölmeyecek kadar yaşamalarına izin veriyordu aynı zamanda. Yani 100% bir ambargo değil, ama açlıktan ölmelerine izin vermeyecek kadar, ancak yaşamalarına yetecek kadar bir gıda ve sıhhi yardım malzemesinin geçişine izin veriyordu ve bir kaç yıldan beri bu böyleydi.

ÖM: İsrailli bir profesör Neve Gordon çok etkileyici bir cümleyle söylüyor, “bir taktik olarak etiği değiştirdi” diyor. Yani uluslararası toplum açlıktan ölürse müdahale eder korkusuyla aslında arada açıyor, birazcık besliyor, sonra yine tekrar boğmaya devam ediyor.

Aİ: Evet. Kontrollü eziyet denebilir buna, denetimli eziyet. Ehud Barak’ın sözü şöyle, beni çok düşündürdü ve zaten zannediyorum bu açmazın özetini veriyor: “Gazze’de halkın çektiği ıstırapların bilincindeyiz, farkındayız, ancak bizim için Siderot ve Aşkedon kentlerinde yaşayanların ve bu bölgeyi koruyan askerlerin ıstırapları çok daha önemlidir”. Bir kesimin ıstırabı diğer kesimin ıstırabımdan çok daha önemliyse, o zaman zaten bir şey yapılamaz, artık insanlık adına konuşmuyorsunuz demektir, bir cemaat, kabile adına konuşuyorsunuz demektir; ırkçılığın da başladığı yer burasıdır. Arap devletlerine karşı eleştiriler artıyor, nerede artıyor derseniz? Arap kamuoyunda artıyor. Tabii bu da çok yeni bir şey değil, ama daha belirgin biçimde artık, çünkü Arap devletleri Hamas’ın İsrail tarafından perişan edilmesine çok da karşı çıkmıyorlar, hatta sıcak bile bakıyorlar. Çünkü onların gözünde Hamas’ın güçlenmesi, Hamas’ın Filistin mücadelesinde öne çıkması, aynı zamanda İran’ın aktör olarak devreye girmesinden memnun değiller, çünkü bütün Arap devletleri 1950’lerden beri Filistin sorununu kendi otoriter yönetimlerini pekiştirmek için araç olarak kullanmışlardır, istisnasız hepsi. Yani ilerici olanı, en otoriter ve sağcı faşizan olanı... Nasır bir taraftan, Esad bir taraftan, Kaddafi diğer taraftan, Suudi Arabistan başka bir taraftan. Hepsi için Filistin sorunu aslında kendi otoriter yönetimlerini sağlamlaştırmak ve kendilerine bir olağanüstü yönetim meşruiyeti sağlamak için kullanmışlardır.

ÖM: Suudi Arabistan zaten dünyanın en katı şeriatla yönetilen diktatörlüğü malum, Mısır da kaç sene oldu? 30 seneye yaklaşıyor herhalde

Aİ: Orada “Reis” diyorlar zaten.

ÖM: Evet.

Aİ: “Reis” başkan demek tabii.

ÖM: Ürdün’de de zaten krallık var, 3 ana komşuları zaten öyle.

Aİ: Hafız Esad da öyle. Hepsi kullanmışlar ve bunu Filistinli entelektüeller yıllardan beri dile getirirler, bana ilk defa bir Filistinli komünist 1970 ortasında söylemişti, “bizim birinci düşmanımız İsrail’dir, ama ikinci ve esas sırtımızda sürekli hissettiğimiz düşman, faşizan Arap otoriter yönetimleridir, Nasır yönetimi de dahildir buna” demişti. Çünkü Arap ülkeleri açısından Filistin sorununun çözülmemesi, bölgenin olağanüstü bir yönetimle yönetilmesinin meşruiyetini sağlıyor. Demokratik gelişimlerin önünü kesmenin en kolay yolu da İsrail’le olan Filistin’in gerginliği ve Filistin halkı çok ağır bir bedel ödüyor bu durumunda.

ÖM: En korkunç haliyle, en çıplak haliyle, insanlık dışı bir jeopolitik hesap var; Arap rejimleri kendilerini kurtarmak için, İsrail’liler seçim kavgası içinde esas itibariyle.

Aİ: Evet, İsrail 1 ay sonra seçime girecek, şu anda seçim kavgası var, ama sadece seçim kavgası yok İsrail’de, “1 ay sonra seçim olacak ondan bunu yapıyor” diye indirgemek de bence doğru değil. Bir çok faktör var, bunlardan bir tanesi seçim, ikincisi de İsrail’in gerçekten böyle bir saldırgan dinamiği var, Filistinlileri kendilerini yoketmek için bekleyen bir Deccal gibi gördüğü için de kendisini yoketmek için bekleyen gücü yok etmeyi meşru görüyor. İşte Ehud Barak’ın söylediği de bu: “bizim ıstırabımızın yanında onların ıstırabını dikkate almayız”.

Bu konuyla ilgili söylememiz gereken iki şey de, Türkiye ve ABD konusu. Tabii Barack Obama’nın hiç ses çıkarmaması düşündürücü, ama o çok açık bir şey söyledi, “iki hükümet olmaz” dedi, yani 20 Ocak’a kadar Barack Obama tarafından pek bir tavır alınmayacağı benziyor. Bunun da çok eleştirilir bir tarafı var, ama bütünüyle de eleştirilir gibi gelmiyor bana, çünkü sonuçta sadece lafla peynir gemisi yürümez. Barack Obama’nın alacağı tavrı uygulamak için de araçları yok. Diğer taraftan şöyle bir soru işareti var tabii, Barack Obama’nın etrafındaki danışmanların bir kısmı aşırı İsrail yanlısı bilindiği kadarıyla, “acaba bunun etkisi var mı?” diye insan sormadan edemiyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
pcpc
Aktif Kullanıcı
Aktif Kullanıcı
pcpc


Mesaj Sayısı : 111
Yaş : 33
Teşekkür et : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script>
Kayıt tarihi : 13/12/08

Gönder
Online:
Gazze Şeridi'nde Durum Img_left0/0Gazze Şeridi'nde Durum Empty_bar_bleue  (0/0)

Gazze Şeridi'nde Durum Empty
MesajKonu: Devam ediyoruz   Gazze Şeridi'nde Durum Icon_minitimePerş. Ocak 08, 2009 9:43 pm

ÖM: Joe Biden de başta olmak üzere... Bütün İsrail politikalarına destek veren savaşkan biri. Öyle bir sorun var, ama yine de Obama konuştu, Mumbai’deki terör saldırısı sırasında bu konuda fikrini beyan etti, kuvvetle Hindistan’ın arkasında olduğunu söyledi.

Aİ: İsrail politikalarını destekleyen danışmanların varlığıyla Amerikan politikasını değiştirmek biraz, cinayeti en az yararlanacak olan kişiye işletmeye benzer bir cephesiyle. Böyle bir ihtimal de var. Ama şöyle bir şey var, Obama açısından da tabii Amerika iç politikası önemli, kriz önemli, çünkü gelen kamuoyu yoklamalarında, Amerikalıların sadece %1’i, uluslararası sorunları, şu anda Filistin’de yaşananlar dahil olmak üzere öncelikler arasında yerleştiriyor. Dolayısıyla da bu seçim dinamiği ve seçmen dinamiği karşısında da tabii ki Obama açısından birincil öncelik ekonomi herhalde, çünkü ekonomi konusunda çok konuşuyor, sürekli müdahalelerde bulunuyor, ekibinden insanlar müdahalelerde bulunuyorlar vs.

Gelelim Türkiye’ye; dün “TSK Gazze Şeridi’ne tampon güç olarak gitsin” fikri ortaya atıldı. BM şemsiyesi altında gitmesi fikri ortaya atıldı. Bu bugün birdenbire gündemden düştü. Ne oldu bilmiyorum, ama buna İsrail pek sıcak bakmıyor. Yani oraya uluslararası gücün gelmesine İsrail pek sıcak değil. Türkiye’nin veya herhangi bir BM gücünün şu anda Gazze Şeridi’nde tampon güç olarak yer alması, Gazze Şeridi’nden İsrail’e yapılabilecek saldırıları bastırmaya yarar, yani İsrail’in yapamadığını o tampon güce yaptırmak anlamına gelir. “O bölgeye gidelim, bölgede hemen biz barış gücü olarak bu işi üstlenelim” diyen aceleci faydacıların uluslararası ilişkilerde bunu düşünmesinde yarar var gibi geliyor bana.

ÖM: Yine de tabii meselenin çok önemli bir noktası, anahtarı aslında Amerika’nın yardımı kesmesi olacak.

Aİ: ABD’de bağlanıyor bu iş.

ÖM: Evet.

Aİ: TRT Şeş’e gelirsek; bir alıntı okuyacağım, ondan sonra dinleyicilerimizden ve sizden bunun kimin tarafından söylendiğini tahmin etmenizi isteyeceğim: “Erdoğan’a dayatıldı, bunlar ABD’nin dayatmasıdır. Hatta hükümet kanunsuz iş yapıyor. Kürtçe üzerindeki yasaklar Kürt kimliğine yaklaşım ortada. Televizyon kurulması için anayasal ve yasal düzenleme gerekiyor. Yasası kanunu olmadan sen nasıl kanal kurabiliyorsun? Türkiye’de kanunsuz işler yapılıyor, burada üstten bir dayatma söz konusu. Sen kendi kendine kanal kuruyorsun, kendi kendine kanal kurmakla olmaz. Kürtçe televizyonla devlet kendi Kürt’ünü yaratmak istiyor.”

ÖM: İlk defa duyuyorum, İşçi Partisi olabilir mi?

Aİ: Neyse uzatmayayım, Abdullah Öcalan’ın, hapishanedeki avukatlarıyla son görüşmesinden bir bölüm.

ÖM: Evet enteresan. Karşı çıkmış yani Abdullah Öcalan yani öyle mi?

Aİ: Düşündürücü, ama diğer taraftan, yanılmıyorsam DTP Eşbaşkanı Emine Ayna’nın konuşmasında daha dengeli bir yaklaşım söz konusu. Emine Ayna şöyle diyor: “TRT’nin Kürtçe yayına başlamasını Kürt özgürlük mücadelesinin bir kazanımı olarak değerlendiriyorum. Bunun için AKP’ye değil bu uğurda canını veren, bedel ödeyenlere teşekkür edilmesi gerekir” diyor. Bu çok doğru, hakikaten 20-25 yıldan beri Kürtçe’nin Türkiye’de resmi olarak varlığının tanınması mücadelesini veren insanlar hapishanelere düştüler, yurtdışına göçmek zorunda kaldılar. Ahmet Kaya’nın yaptığı talep bugün şu anda gerçekleşen şeyden daha yüksek bir şey değildi hatırlayacaksınız. Bu konuda gençler, Türkiyeli Kürtlerin bir kısmı, ana dillerini konuşamadıkları için, ana dillerini kullanamadıkları için veya ana dilleri reddedildiği için, “Kürtçe diye bir dil yoktu”’ dendiği için Türkiye toplumu çok ağır bir bedel ödedi. 1990 başlarında, “Kürtçe diye bir dil yoktur, bu Türkçe’nin deformasyonudur” diyen bilgili, saygın diplomatlarımız vardı bizim ve devletin en tepesindeki bu saygın kişiler, ya cehaletten ya kasıttan, artık bilemiyorum -ama ikisi de çok vahim- böyle söylüyorlardı. Bugün bu bedelin kısmen telafi edilmesi çok önemli bir gelişim. Bunun bugün devlet tarafından yapılıyor olması da. Ben belki ****** dersin zannediyordum Öcalan’ın konuşmasını.

ÖM: İkinci sırada onu söyleyecektim.

Aİ:Bana ilginç geldi, Öcalan birdenbire çok yasalara sadık bir kişi olarak diyor ki; “sen nasıl kanunsuz işler yapıyorsun?” Hesap soruyor Tayyip Erdoğan’dan, çok ******vari bir üslup gibi geldi bana.

Avi Haligua: Bu söylemleri geliştirmiş olan saygıdeğer, hâlâ da saygıdeğer sayılan pek çok isim var ortalıkta, bunlarla ilgili bir yandan da, en azından görevlerini ihmal ettikleri ve bunun sonucunda da bu noktaya gelmiş olduğumuz düşünülemez mi?

Aİ: İhmal mi kasıt mı?

AH: Kasıt da ihmal de suç nasıl olsa.

Aİ: Siyaset de bunlar maalesef ancak siyasi olarak cezalandırılır, hukuki olarak cezalandırmak bu işlerde mümkün değildir, siyasal olarak cezalandırılması gerekir, yani bu kişilerin artık siyaset sahnelerinden silinmeleri ve konuştukları zaman da kimsenin dönüp ne mikrofonu, ne kalemi, ne ekranı onlara uzatmamaları gerekir.

ÖM: Abdullah Öcalan’ın bu şaşırtıcı tepkisi kontrolün PKK dışında bir şeye geçeceğinden korktuğu için mi acaba?
Aİ: Tabii, PKK’nın TRT Şeş’e karşı tepkisi çok açık: “Kürt sorunu benim sorunumdur, A’dan Z’ye benden sorulur. Bu konuda herşeyi ben yaparım, ben belirlerim”. Bu tabii aynı zamanda, PKK’nın Kürtler açısından devletin vatandaşlara hizmet götürmesi talebinin olmadığını olmadığını açıkça gösteriyor, bu çok büyük bir çelişki. Demokratik toplum lafını ağzından düşürmeyen birisi için çok büyük bir çelişki.

ÖM: Evet hiç demokratik bir tepki sayılmaz doğrusu.

Aİ: TRT’nin yaptığı programın içeriği eleştirilebilir, devlet propagandası yapıyor denebilir, bilmiyorum yapıyor mu yapmıyor mu ama...

ÖM: Yetersiz bulunabilir

Aİ: Ama örneğin Almanya’da basılan, PKK’ya yakın bir gazete olan Özgür Politika gazetesinin son sayısında, bir kaç köşe yazısında, TRT Şeş’de programa çıkan kişilerle ilgili çok ağır ifadeler kullanılıyor; “ruhlarını satmış alçaklar, hainler” deniyor.

AH: Roj Tv Türkiye Cumhuriyeti bağlamında ele alınabilir bir başka denklik değil mi? Bana onu hatırlattı. Yani doğrudan Roj Tv’ye çıkan herkesin hedef haline getirilmesi, terörist, vatan haini vs. ilan edilmesine çok benzer tepki var ortada.

Aİ: Burada “Kürt ruhunu satmak” olarak tanımlanıyor. Bu hakikaten düşündürücü, diğer taraftan da şu talep de anlaşılabilir, Abdullah Öcalan “eniştem durduk yerde niye beni öptü denir bunun için” demiş, hani Kürtçe’yi başka yerlerde yasaklarken şimdi ne oldu anlamında herhalde, ama buna öyle denmez “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” denir. Çünkü hapishanelerde tutukluların Türkçe bilmeyen anne babalarıyla Kürtçe konuşmalarını yasaklıyorsanız, burada hakikaten ”bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”denilebilir. Bunun da önümüzdeki günlerde artık dayanılmaz bir noktaya geleceğini tahmin edebiliyoruz. Yani TRT Kürtçe yayın yaparken hapishanede Türkçe bilmeyen bir anne baba çocuğuyla Kürtçe konuştuğunda görüşmenin hemen sonuna erdirilmesinin de artık tutarlılığı kalmayacak.

Diğer taraftan YÖK’ten gelen bir girişim var; Kürdoloji enstitülerinin açılması, hatta yanılmıyorsam YÖK üyesi Halis Akder’in bir önerisi var, diyor ki; “Seçmeli dil olarak da okutulsun. Üniversitelerden talep bekliyoruz, şu ana kadar talep gelmedi” diyor.

AH: Bu konuda başka bir tartışma da yaşanıyor, kimin nasıl ders verebileceği vs. üzerinden. 5-10 sene önce olmayan bir dil şimdi üniversitelerde okutulacak, ama hangi akademik lisansla burası tartışılıyor.

Aİ: Bunun çözümü yok, bu el yordamıyla olacak ya da Kuzey Irak, Irak Kürdistan’ından uzman getirilecek, orada Kürtçe eğitim yıllardan beri okullarda, üniversitelerde var, oradan adam getireceksiniz herhalde. Kürtçe özel kursların kapısının 10 santimetre geniş olup olmaması üzerine aylarca tartışma olduğu gibi, bunlar nafile geciktirme çabaları, ama böyle bir açılım da var diğer taraftan.

Emine Ayna’nın dediği bazı şeylerine katılmıyorum, ama dediği doğru, yani bu sadece AKP’ye teşekkür edilmesi gereken bir sonuç değildir, burada uzun bir mücadele var ve bu mücadele bugün buraya geliyorsa demek ki haksız bir mücadele değilmiş. İşte burada devletin bütün sorumluluğu karşımıza çıkıyor, bütün ağırlığıyla sorumluluğu karşımıza çıkıyor.

ÖM: Senin de dediğim gibi, kaç kişihayatını kaybetti bu uğurda? Bir sürü insan dağa çıktı, öldü, çatıştı, sakat kaldı.

AH: Aslında mücadelenin doğrudan da genişleyebileceğine ve aslında çok daha farklı bir Türkiye’ye doğru gittiğimize dair bir haber bugün Hürriyet’te; Türkiye’de yaşayan 6 milyon Çerkez’in temsil edildiği 56 Çerkez derneği varmış, bunların Kafkas Dernekleri Federasyonu Gül’ü ziyaret etmiş ve Çerkezce yayın istediklerini açıklamışlar. Onlar da Çerkezce bir tv istiyorlar. Sanki işler biraz daha kırılıyor, dil, vs. üzerine egemen mantığın artık iyice zayıfladığı bir sürece mi giriyoruz?

Aİ: Evet herhalde öyle bir şey var, zaten Öcalan’ın söylediği doğru değil, TRT’nin bu yayını yapması için TRT Kanunu’nda değişiklik yapıldı. TRT’ye yabancı dillerde, yani Türkçe olmayan dillerde yayın yapma izni verildi TRT Kanunu’nda.

Son argümana geleyim; “AKP bunu seçim yatırımı olarak yapıyor”. Emine Ayna da bunu söylüyor: “Bu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da DTP’nin belini kırmak için yapılan bir politikadır”. Demokraside hükümetler seçim yatırımı olarak kazanım yaptıkları zaman bu eleştirilmez. Ne zaman eleştirilir? Seçim bittikten sonra hiçbir şey uygulanmazsa o zaman eleştirilir, ama TRT’nin Kürtçe yayınından geri adım atması artık mümkün değil. Elbette seçim yatırımı, zaten her zaman seçim var, 1 sene sonra da var, 3 sene sonra da var, ama bu sadece seçim yatırımı olarak algılanıp karşı çıkılacak bir olgu değildir, tersine, AKP’nin 1-2 sene önce bunu yapabilecekken, bunu geciktirerek kaç cana, kaç çatışmaya, kaç vuruşmaya mal olduğunu vurgulayabiliriz.

ÖM: Aynen öyle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gazze Şeridi'nde Durum
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sporexpress :: Güncel Haberler :: Filistin-İsrail-
Buraya geçin: